Değerli meslektaşlarım,
1993’ten bu yana 3 Mayıs tarihi bütün dünyada Basın Özgürlüğü Günü olarak anılıyor. UNESCO’nun ‘Afrika’da çoğulcu ve bağımsız basın’ hedefiyle kabul edilen Windhoek Deklarasyonu’nun yıldönümü münasebetiyle Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen bu özel günde, dünyamızın her köşesinde ‘daha özgür bir basın’ için çeşitli etkinlikler, eylemler düzenleniyor.
3 Mayıs’a BM tarafından yüklenen anlamın altını çizmekte fayda vardır:
Bunlar,
Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği olarak bizler de yıllardır 3 Mayıs’ı genellikle bir resepsiyon düzenleyerek kutluyor, basın özgürlüğüne dair mesajlarımızı veriyorduk.
Bu yıl ilk kez Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü daha geniş bir etkinlikler dizisiyle ele alarak, bir haftalık süreye yaymış bulunuyoruz.
Bu kararımızdaki en önemli unsur, ‘basın özgürlüğü’nün tek bir gün değil, her gün ve sadece basın camiası tarafından değil, tek tek her birey tarafından akılda tutulması, savunulması ve geliştirilmesi gerektiğine inancımızdır.
Değerli meslektaşlarım,
BM ve UNESCO, 3 Mayıs’ın 26’ncı yıldönümü için ‘Demokrasi İçin Medya: Dezenformasyon Çağında Gazetecilik ve Seçimler’ temasını ele almaya karar vermiştir. Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da 1-3 Mayıs tarihlerinde yapılacak toplantılarda bu konu başlığı ele alınacaktır.
‘Dezenformasyon’, ‘sahte -ya da yalan- haber’, ‘provokasyon’ gibi kavramlar bizim coğrafyamız için yabancı değildir.
Kıbrıs gibi ‘sorunlu’ bir adada gazetecilik mesleği de kuşkusuz bölünmüşlük ve çatışmanın gölgesinden nasibini almıştır, almaya devam etmektedir.
İletişim imkanları, teknoloji ne denli gelişse de, dezenformasyon bugün de ciddi bir sorun olmaya devam etmektedir ve bununla baş etmenin yollarını bulmak sadece basının değil, siyasetçinin ve de toplumların da görevidir.
AGİT Basın Özgürlüğü Ofisi ile Kıbrıs’taki basın örgütlerinin işbirliği içerisinde geçen yıl hazırlanan ve basında alternatif kelimeler kullanılmasını tavsiye eden ‘Sözlükçe/Glossarry’nin tam da bu noktada ve 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde selamlanması gerektiği kanaatindeyiz.
Nitekim ‘Sözlükçe’ gerek BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’la ilgili raporlarında, gerekse Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün ‘Basın Özgürlüğü Endeksi’nde de yerini almıştır.
Değerli meslektaşlarım,
Bu noktada ‘Basın Özgürlüğü Endeksi’yle ilgili birkaç saptamamızı da bu vesileyle kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.
Raporda ‘Kıbrıs’ın Kuzeyi’ 2018’e göre 3 sıra yükselerek, 77’nci sıradan 74’üncü sıraya çıkmıştır. Bu sevindirici bir gelişmedir. Üstelik bu yükselme, 2018’e damgasını vuran Afrika gazetesine saldırı, Türkiye yöneticilerinin talebiyle Afrika yöneticilerine açılan davalar, kitap ve müzik CD’leri bahane edilerek yapılan tutuklamalar, Kıbrıs Türk medyasının finansal sorunlarla boğuştuğu ve çeşitli çıkar grupları tarafından kuşatıldığı gerçeklerine rağmen sağlanmıştır.
Burada şu gerçeğin altını kalın şekilde çizmek gerekmektedir: Kuzey Kıbrıs’ın basın özgürlüğü endeksinde –her şeye rağmen- yükselmesinin nedeni –her şeye rağmen- özgür basına sahip çıkan basın mensuplarının, basın örgütlerinin ve özgürlüğüne düşkün toplumun başarısıdır.
Raporda ‘Kıbrıs Türk basınının Türkiye’nin gölgesi altında olduğu’na vurgu yapılmasından ise herkes gerekli mesajı almalıdır.
Değerli meslektaşlarım,
Kıbrıs Türk basını çok ciddi riskler altındadır. Hepinizin yakından bildiği ve mağdur olduğu gibi, finansal sorunlar mesleğimizi tehdit eder durumdadır.
İşsizlik, düşük ücret ve sosyal güvenlikten mahrum olma gibi basın emekçilerinin yaşadığı sorunlara acilen çözüm üretilmelidir.
Basın-yayın kuruluşlarımızın ayakta kalabilmesi sağlanmalı, gelişen teknolojiye uyum sağlayabilecek yatırım yapabilmesinin önü açılmalıdır.
Türkiye’nin 180 ülke içinde 157’nci sıra gibi çok kötü bir noktada bulunduğu, Kıbrıs Rum basının da –bizden çok daha yukarılarda olmasına rağmen- bu yıl 3 basamak gerilediği bir ortamda Kıbrıs Türk basınının bu perişan haliyle bile demokrasinin ve özgürlüklerin sigortası olduğu ortadadır.
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü vesilesiyle devlet ve hükümet yetkililerine ve toplumumuza ‘basınımıza sahip çıkın’ çağrısı yapmak istiyorum.
Elbette bu çağrıyı yaparken, basın emekçileri ve basın örgütleri olarak da basınımıza sonuna kadar sahip çıkacağımızı, meydanı özgürlüklerimize göz koyanlara bırakmayacağımızın da altını çiziyorum.
Lütfen unutmayalım: Basın özgürlüğü sadece gazetecinin özgürlüğü değildir. Basın özgürlüğü hayatın özgürlüğüdür.
Teşekkür eder, saygılar sunarım.
KTGB Yönetim Kurulu (a.)
Sami Özuslu
Başkan